Bir
ailede, tömtöm
olup
yıllanmış bir evliliğin saadet dolu günleri ¨Şimdi olmaz,
sonra!¨ sözüyle geçer.
Bu
lakırdı, aile hayatında, bilhassa kocalar için çok etkilidir.
İtalyan
Sirki'ndeki aslan terbiyecisinin kırbacı gibidir; alimallah bir
şakladı mı, pusup kalırsın...
Bu
üç kelime, âdeta, Açıl
Susam Açıl
sihiri gibi Kırk Haramilerin her kapısını açar, sonra kapar.
¨Şimdi
olmaz, sonra¨yı,
ziyadesiyle, evin çocukları için kullanırız.
Mesela,
biz, sekiz yaşını idrak etmeye başlamış Ali
Nâzım
oğlumuz son zamanlarda merak saldığı süngerden mermi atan
Nerf-Gun
tabanca ve tüfeklerini satın almak istediği vakit ona böyle
söyleriz:
¨Şimdi
olmaz, sonra!¨
Sonrası
ne zamandır, bunun aslında hiç önemi yoktur.
Mühim
olan ısrarı, beklentiyi, talebi erteleyip ötelemektir.
Sanmayınız
ki sadece evin çocuklarına bu lafı ederiz, anne ve babalar, yani
karı ve kocalar da birbirlerine bu ihtarı çeker.
Lakin,
genellikle evin hanımlarının, ısırma hırsı içinde gelişmiş
çene kaslarıyla çiğneye çiğneye bitiremedikleri sakızdan bir
sözdür; hatta bu kelimeler tamamen onlara aittir.
Bu
sesleniş denilebilir ki bütünüyle kadınların hakkıdır.
Mesela,
buradaki adıyla Fatoş, ¨Darling
darling, kapının kilidi tutukluk yapıyor, hâlen tamir etmedin!¨
dediği zaman, Basri'nin ¨Şimdi olmaz, sonra!¨ diyecek tâkatı
bulunmaz, nefesi kesilir; haddine mi düşmüştür!
Yüzbaşı
çadırından çağrılmış emirberi
gibi bir selam çakmadığı kalır, emredersin sultanım diye yel
yepelek koşturur.
Bu
arada, Fatoş'un darling
darling
[ Sevgilim, sevgilim...] diye double-çifte
tekrarı eskiden kalan bir alışkanlıktır; bana kalırsa, bunca
yılın ardından, mandolinde penayla trimola yapar gibi üç kez
söylenmelidir.
Mesela,
Fatoş-Sinem ¨Darliiiing,
postaya verilecek dosya var!¨
dedi mi, aslında onu daha gün sektirmeden pullamış olmama karşın
yaptığım işten önce kuşkuya düşer, hay Allah ya unuttuysam
diye ter döker, sonra telaş ve paniği atlatıp uygun cevabı
veririm; lakin asla, ¨Şimdi olmaz, sonra!¨ diyemem.
Alınız,
mesela, bu sayfaların yer aldığı blog fikrini bana söylediği
vakit, ¨Şimdi olmaz, sonra!¨diyemedim, derhal yazı başına
geçtim. Zaten benden kim yazı istese iki dakikada hazırdır.
Yazı
hamburgercisi gibiyim...
Ben,
diyelim ki, evimizin üst kattaki çalışma odamda kitap okuyor,
mevzuya iyice dalmış bulunuyorum.
Alt
katta, istatistik
hesaplarıyla memleketin iktisadiyâtına ait
değerlendirmeler yapan Sinem, beni bir şey için çağırdı mı,
şuracıktaki resimde görüldüğü üzere, ¨Not
now! I'm reading!¨
demeyi bir yana bırakın, bir solukta aşağıya koşuveririm. Merdivenlerden yuvarlanmadan indiğime
sonrasında şükrediyorum.
Amelmande,
romatizması tutmuş hizmetkârla işleri yürümeyen eski zaman
konaklarına evimiz benzemesin diye battal,
hantal, lagar,
XXL
ölçü adam
olmamaya hazırım.
Oysa
ne güzeldir, siz kitap okurken şair Edip Cansever'in seslediğince,
Çağrılmayan
Yakup
olsanız!
Kimse
sizi çağırmasa, elleşmese, dokunmasa...
Siz,
elinizdeki romanın içinde kaybolup gitseniz...
Lakin
çağırmasalar da siz kitap okuyan hassas insanlar, çevrenizde
dönüp yuvarlanan hayatın kımıltılarına uzak kalmayı, duyarsız
olmayı, ilgisiz görünmeyi kendinize yediremezsiniz; bilmez miyim?
İşte,
bu sayfanın ortasına yerleşmiş Pin-Up
diye adlandırılan, poster kızı çiziminin bir vakitler Amerika'da moda
olduğu zamanlara ait resimdeki burnundan kıl aldırmaz Pakize
tarzında, ¨Şimdi olmaz, sonra!¨demek lazımdır.
Şimdi
olmaz, kitap okuyorum...
Siz
şimdi merak ediyorsunuzdur!
Şenol
ailesinin annesi, hanımı Fatoş'un ne zaman ve hangi durumlarda
¨Şimdi olmaz, sonra!¨ demiş olabileceğine dair merak
tilkileriniz kümes etrafında dolaşmaya
başladı, değil mi?
Mizahı
severim, lakin nükteperdâzlığın
bir haddi vardır, yahu; o kadar da değil...