Doktor haklı çıktı!
Doktor
Hakan Özdemir,
Edmonton'da bize komşudur; aramızdan su sızmaz.
Doktor,
eşi sevgili Çiğdem ve Kanada lisesinde tahsil eyleyen oğlu
yakışıklı Batuhan'la beraber, biz ZıpZıp
adındaki itimizi daha üç aylık olduğu yumak hâllerinde
aldığımız gün hayırlı olsuna gelmişti; geçen seneydi, demek
it şimdi bir yaşındadır.
Sanki
bebeğimiz oldu da kırkı çıkmadan ziyarete geliyorlar...
Doktor
içeri girer girmez, ¨Hayırlı
olsun, abi!¨
dedi, ¨Bir
köpeğin oldu...¨
¨Canım,
nereden çıkarıyorsun?¨
diye karşılık verdim, ¨Sinem
ve oğlum Ali Nâzım'ın yoğun isteği üzerine aldık, asıl
onların köpeği... Ben öyle uzaktan severim!¨
dedim.
¨Yok,
yok! Öyle olmayacak, görürsün, köpek sana kalacak!¨
demez mi? Gel de çatlama...
¨Hayırlı
uğurlu olsun köpeğin... Ben bir kez bunu yaşadım, bilirim,
zahmeti bana kalmıştı...¨ diye
ekledi.
Aldı
mı beni bir tasa!
İşi
uzatıp yokuşa vurmak gerekiyordu, bilirsiniz, zor durumda kalanlar
haklılığına kendisini inandırmak için meseleyi Mahmutpaşa'da
işporta karışıklığına
benzetir.
¨Doktor,
öyle deme, Sinem ve Ali köpeği öpe koklaya aldılar, bana da biz
zahmetine katlanırız
dediler...¨ diye
işin tarihçesini aktardım.
Doktor,
geç abi geç anlamında bir işaretle meseleyi savsakladı.
Çocukların
yeni gelen köpeğe muhabbeti birkaç gündür, unutmayınız; doktor
reçeteyi hemen yazdı...
Hanımların
köpek aşkına pek güvenmeyeceksin, tıpkı kocalarına duydukları
aşka benzer; doktor, reçeteye bunu da ilave etti...
Köpeğe
sabırla davranmak, aile saadetini korumak için şarttır; doktor
reçetenin son ilacını da böylece yazdı.
Ben
doktoru dinlerim!
Aslına
bakarsanız, ben doktorgillerden
madem bebek-itimizi görmeye geldiler, elleri boş gelmesin diye
beklerdim.
Bir
çeyrek altın takmadılar!
ZıpZıp'ın
teyzesi Çiğdem, bebeciğe
bir patik örüp
getirmedi.
ZıpZıp
ellerinizden öper...
Efendim,
Kuzey Amerika kültürünün vaz geçilmez, âşina simâsı ev
köpekleridir.
Fatoş
ve Basri karikatür dizisinin köpeği Daisy'i,
yani Papatya'yı
unutmayalım.
Basri'nin
şaşkaloz hâllerine kıs kıs gülen bir köpektir Daisy...
Doktor
haklı! Benden şaşkalozu olur mu?
Basri,
Daisy'i gezdirmeye götürür; tıpkı ben gibi...
Basri,
Daisy'in mamasına kadar düşünür; tıpkı ben gibi...
Basri
eve gelince, onu ağzında gazetesiyle karşılayan Daisy'dir; bizim
ZıpZıp sabah gazetelerini henüz taşımayı bilmiyor, parçalıyor.
Daisy
her şeye meraklıdır, kapıya gelen mahallenin postacısıyla
yapılan ayak üstü sohbetlerin müdâvimidir. Bizim ZıpZıp gelene
gidene havlıyor.
Bu
köpek milletine niye ihtiyaç duyulur ki modern evlerde, anlaması
güç geliyor bana...
Hani
dağda bayırda yaşasak, kuzulu koyunlarımız, danamız ve
camuşumuz olsa, tavuk ve civciv dolu kümes kursak anlıyacağım
lüzumunu...
Bir
çiftlikte ite ihtiyaç vardır. Lakin gel gelelim evlerde tüyünü
döken, orayı burayı karıştıran, eskisine bakarsanız evin
ortasına hacet gideren bu itlerin bence lüzumu yoktur.
Ben
köpek severim, eğer siz bakacaksanız işte o zaman çok severim;
değmeyin keyfime...
Onu
birkaç dakika okşayıp, poposuna şaplak atmak keyiflidir.
O
kuyruğu sallarken, gıdığını okşaması hoş gelir insana;
doğaya
söz geçirdiğini zanneder insan...
Zaten
kuyruk denilen şey hayvanın süsüdür, köpeklerdeyse süsten öte
kuyruk
bir haberleşme aracıdır.
Sahibi
kuyruk sallayışından itin ne demek istediğini anlar; şükürler
olsun ben de anlıyorum.
Kakası
geldiği zaman müzik temposu tutan Metronomun
çubuğu Fa Minör ve allegro hızında
sağa sola sallanıyor gibidir; hemen anlarım.
ZıpZıp'tan
öğrenmiş bulunuyorum ki Kuzey Amerika, hülasasıyla ABD ve
Kanada'da köpek beslemek, bir zamanlar Japon icadı olup dünyayı
kasıp kavurmuş elektronik oyuncakların saatli bakımını yapmak
gibidir; hatırlarsınız a canım!
Tamagotchi
adı verilen bu aletler, Çin pazarında çakma
mal, tel maşa olarak
üretilip pazara birkaç Dolar fiyatıyla inmişti; siz, alırsanız,
Capon'u tercih edin, sağlam çıkar...
Efendim,
bu Tamagotchi denilen aleti ev köpeği, kedisi gibi alıyordunuz,
bakımını üstleniyordunuz.
Kakası
var, çiş saati var, beslenmesi lazım, uyuyacak vesaire...
Hoşt,
hoşt Tamagotchi...
Bana
kalırsa koruma amaçlı köpeklerin dışında kent evlerine köpek
girmesi fuzûlidir, onlar kısa sürede havlayan
Tamagotchi'ler
olup çıkar.
Bir
halta yaramaz bu oyuncağın salgın olup dünyayı bir dönem meşgul
ettiğini ZıpZıp'ı alırken hatırlamam gerekiyordu; ama ettik bir
hata işte...
Lakin,
siz benim böyle dediğime bakmayınız.
Ben
ZıpZıp'ı severim,
alışkanlık yaratıyor namussuz it; sevgi, alışkanlığa ihtiyaç
duyar.
Bizim
ZıpZıp, ki adını ben koydum, kutu
kapağı açıldığında fırlayan
yayları
tutmaz palyaço oyuncaklar gibi,
ilk geldiğinden bu yana ve hâlâ zıplamayı seviyor.
Kanadalı
dostlardan soranlara, İngilizcesiyle Jumpy!,
diye tanıştırıyoruz: Nice
to meet you!
Bu
yazıyı tamamladıktan sonra, Edmonton'daki gecenin eksi 23
derecesinde, diz boyu kar içinde kakasını toplamak üzere cebime
naylon poşetleri de koyup dışarı çıkacağım. Allah selamet
versin!
Ben
dışarıdayken belki okursunuz:
Konuya
dair Cumhuriyet
gazetesinin Pazar sayfasında bir yazım çıkmıştı, ardından
tepki almıştım.
Sonra
buna cevaben Açık
Gazete'de
bir yazım yayımlandı ve altına da Cumhuriyet'teki yazıyı
iktibas ettim; işte buradadır, meraklsına....
Bu
yazıyı niye yazdığımı merak eden dostlara da söylemeliyim ki
Fatoş'un, My
Lady'nin
ZıpZıp'la hiç ilgilenmediğini şikâyet etmek değildir amacım;
o memleketin durumunu deşifre etmek üzere istatistik rakamlardan,
video yapımcılığından, tenis maçlarından, Amerikan futbolunu
TV'de seyretmekten, bunların hiçbiri olmazsa dın-dın-dııın
diye film seslendirmesi olan CSI
polisiye
dizilerini izlemekten fırsat buldukça, Malties-Poodle
cinse ait beyaz köpeğimizi, yani Malta
Adası'ndan çıkmaz olaydı
ama bir kere çıkmış bulunuyor diyebileceğim ZıpZıp'ı
gezdiriyor, banyosunu yaptırıyor, poposuna kakalar yapışmasın
diye tüylerini kesip mahrem yerini tavuk
götü
gibi açık bırakıyor.
*******
Evvelce
yayımladığım ve epeyi tantana koparmış o yazıya dönersek,
hatırlıyorum da, hayvanseverler ve onların arkasındaki çevreci
derneklerden kınama mesajları gelmişti.
Hatta,
adı bende saklı bir Cumhuriyet okuru, beni hayvan
faşisti
ilan etmiş, gönderdiği e-postada, ¨Sizin
yüzünüzden Silivri'de paşalarımız hapis yatıyor!¨
filan gibi bir olmayana
ergi metoduyla
sonuca ulaşmıştı; bravo!
Şimdi
benzer tekdir
ve tenkidleri
lütfen yazmayın, üzülürüm valla...
Bunun
yerine, ¨Vallahi
çok haklısın!¨
deyiniz de, bu ısmarlama takdirle 55.doğum günümde, yani 23 Kasım
tarihli bu yazımın burada çıktığı bugün azıcık sevineyim...
ZıpZıp,
havlama geliyorum...
Mahmut abi Allah Zıp Zıp'a sağlık, sıhhat versin analı babalı büyütsün inşallah. Bölüm başkanımız Nazan hocanın çok sevdiğim bir lafı vardır ve der ki "Çocuklar benim yaşadığım tecrübeleri sizin bir daha yaşamanız gerekmiyor,hazır ben yaşamışken bundan ders çıkarın,sinirinizi bozmayın ve enerjizi boşuna harcamayın". Vakti zamanında üniversite yıllarımda aile fertlerinin hepsinin (annem hariç o köpekten korkar) biz bakarız demeleri sonucunda daha iki aylıkken almış olduğumuz Belçika Kurt'u ve Doberman Kırması sert mizaçlı sevgili köpeğimizin "Alex" in ihalesi çok geçmeden bana kalmıştı. Geçen yıl size köpek hayırlamasına geldiğimizde bu tecrübemi sizinle paylaşmak istemiştim. Basri abim "hayvanbakar" olmak yerine "hayvansever" olmak daha çok hoşuma gidiyor şiddetle tavsiye ederim..
ReplyDelete