Friday, 22 November 2013

ZıpZıp'tan haberler...


Doktor haklı çıktı!
Doktor Hakan Özdemir, Edmonton'da bize komşudur; aramızdan su sızmaz.
Doktor, eşi sevgili Çiğdem ve Kanada lisesinde tahsil eyleyen oğlu yakışıklı Batuhan'la beraber, biz ZıpZıp adındaki itimizi daha üç aylık olduğu yumak hâllerinde aldığımız gün hayırlı olsuna gelmişti; geçen seneydi, demek it şimdi bir yaşındadır.
Sanki bebeğimiz oldu da kırkı çıkmadan ziyarete geliyorlar...
Doktor içeri girer girmez, ¨Hayırlı olsun, abi!¨ dedi, ¨Bir köpeğin oldu...¨
¨Canım, nereden çıkarıyorsun?¨ diye karşılık verdim, ¨Sinem ve oğlum Ali Nâzım'ın yoğun isteği üzerine aldık, asıl onların köpeği... Ben öyle uzaktan severim!¨ dedim.
¨Yok, yok! Öyle olmayacak, görürsün, köpek sana kalacak!¨ demez mi? Gel de çatlama...
¨Hayırlı uğurlu olsun köpeğin... Ben bir kez bunu yaşadım, bilirim, zahmeti bana kalmıştı...¨ diye ekledi.
Aldı mı beni bir tasa!
İşi uzatıp yokuşa vurmak gerekiyordu, bilirsiniz, zor durumda kalanlar haklılığına kendisini inandırmak için meseleyi Mahmutpaşa'da işporta karışıklığına benzetir.
¨Doktor, öyle deme, Sinem ve Ali köpeği öpe koklaya aldılar, bana da biz zahmetine katlanırız dediler...¨ diye işin tarihçesini aktardım.
Doktor, geç abi geç anlamında bir işaretle meseleyi savsakladı.
Çocukların yeni gelen köpeğe muhabbeti birkaç gündür, unutmayınız; doktor reçeteyi hemen yazdı...
Hanımların köpek aşkına pek güvenmeyeceksin, tıpkı kocalarına duydukları aşka benzer; doktor, reçeteye bunu da ilave etti...
Köpeğe sabırla davranmak, aile saadetini korumak için şarttır; doktor reçetenin son ilacını da böylece yazdı.
Ben doktoru dinlerim!
Aslına bakarsanız, ben doktorgillerden madem bebek-itimizi görmeye geldiler, elleri boş gelmesin diye beklerdim.
Bir çeyrek altın takmadılar!
ZıpZıp'ın teyzesi Çiğdem, bebeciğe bir patik örüp getirmedi.
ZıpZıp ellerinizden öper...
Efendim, Kuzey Amerika kültürünün vaz geçilmez, âşina simâsı ev köpekleridir.
Fatoş ve Basri karikatür dizisinin köpeği Daisy'i, yani Papatya'yı unutmayalım.


Basri'nin şaşkaloz hâllerine kıs kıs gülen bir köpektir Daisy...
Doktor haklı! Benden şaşkalozu olur mu?
Basri, Daisy'i gezdirmeye götürür; tıpkı ben gibi...
Basri, Daisy'in mamasına kadar düşünür; tıpkı ben gibi...
Basri eve gelince, onu ağzında gazetesiyle karşılayan Daisy'dir; bizim ZıpZıp sabah gazetelerini henüz taşımayı bilmiyor, parçalıyor.
Daisy her şeye meraklıdır, kapıya gelen mahallenin postacısıyla yapılan ayak üstü sohbetlerin müdâvimidir. Bizim ZıpZıp gelene gidene havlıyor.
Bu köpek milletine niye ihtiyaç duyulur ki modern evlerde, anlaması güç geliyor bana...
Hani dağda bayırda yaşasak, kuzulu koyunlarımız, danamız ve camuşumuz olsa, tavuk ve civciv dolu kümes kursak anlıyacağım lüzumunu...
Bir çiftlikte ite ihtiyaç vardır. Lakin gel gelelim evlerde tüyünü döken, orayı burayı karıştıran, eskisine bakarsanız evin ortasına hacet gideren bu itlerin bence lüzumu yoktur.
Ben köpek severim, eğer siz bakacaksanız işte o zaman çok severim; değmeyin keyfime...
Onu birkaç dakika okşayıp, poposuna şaplak atmak keyiflidir.
O kuyruğu sallarken, gıdığını okşaması hoş gelir insana; doğaya söz geçirdiğini zanneder insan...
Zaten kuyruk denilen şey hayvanın süsüdür, köpeklerdeyse süsten öte kuyruk bir haberleşme aracıdır.
Sahibi kuyruk sallayışından itin ne demek istediğini anlar; şükürler olsun ben de anlıyorum.
Kakası geldiği zaman müzik temposu tutan Metronomun çubuğu Fa Minör ve allegro hızında sağa sola sallanıyor gibidir; hemen anlarım.

ZıpZıp'tan öğrenmiş bulunuyorum ki Kuzey Amerika, hülasasıyla ABD ve Kanada'da köpek beslemek, bir zamanlar Japon icadı olup dünyayı kasıp kavurmuş elektronik oyuncakların saatli bakımını yapmak gibidir; hatırlarsınız a canım!
Tamagotchi adı verilen bu aletler, Çin pazarında çakma mal, tel maşa olarak üretilip pazara birkaç Dolar fiyatıyla inmişti; siz, alırsanız, Capon'u tercih edin, sağlam çıkar...
Efendim, bu Tamagotchi denilen aleti ev köpeği, kedisi gibi alıyordunuz, bakımını üstleniyordunuz.
Kakası var, çiş saati var, beslenmesi lazım, uyuyacak vesaire...
Hoşt, hoşt Tamagotchi...
Bana kalırsa koruma amaçlı köpeklerin dışında kent evlerine köpek girmesi fuzûlidir, onlar kısa sürede havlayan Tamagotchi'ler olup çıkar.
Bir halta yaramaz bu oyuncağın salgın olup dünyayı bir dönem meşgul ettiğini ZıpZıp'ı alırken hatırlamam gerekiyordu; ama ettik bir hata işte...
Lakin, siz benim böyle dediğime bakmayınız.
Ben ZıpZıp'ı severim, alışkanlık yaratıyor namussuz it; sevgi, alışkanlığa ihtiyaç duyar.
Bizim ZıpZıp, ki adını ben koydum, kutu kapağı açıldığında fırlayan yayları tutmaz palyaço oyuncaklar gibi, ilk geldiğinden bu yana ve hâlâ zıplamayı seviyor.
Kanadalı dostlardan soranlara, İngilizcesiyle Jumpy!, diye tanıştırıyoruz: Nice to meet you!
Bu yazıyı tamamladıktan sonra, Edmonton'daki gecenin eksi 23 derecesinde, diz boyu kar içinde kakasını toplamak üzere cebime naylon poşetleri de koyup dışarı çıkacağım. Allah selamet versin!
Ben dışarıdayken belki okursunuz:
Konuya dair Cumhuriyet gazetesinin Pazar sayfasında bir yazım çıkmıştı, ardından tepki almıştım.
Sonra buna cevaben Açık Gazete'de bir yazım yayımlandı ve altına da Cumhuriyet'teki yazıyı iktibas ettim; işte buradadır, meraklsına....


Bu yazıyı niye yazdığımı merak eden dostlara da söylemeliyim ki Fatoş'un, My Lady'nin ZıpZıp'la hiç ilgilenmediğini şikâyet etmek değildir amacım; o memleketin durumunu deşifre etmek üzere istatistik rakamlardan, video yapımcılığından, tenis maçlarından, Amerikan futbolunu TV'de seyretmekten, bunların hiçbiri olmazsa dın-dın-dııın diye film seslendirmesi olan CSI polisiye dizilerini izlemekten fırsat buldukça, Malties-Poodle cinse ait beyaz köpeğimizi, yani Malta Adası'ndan çıkmaz olaydı ama bir kere çıkmış bulunuyor diyebileceğim ZıpZıp'ı gezdiriyor, banyosunu yaptırıyor, poposuna kakalar yapışmasın diye tüylerini kesip mahrem yerini tavuk götü gibi açık bırakıyor.

*******

Evvelce yayımladığım ve epeyi tantana koparmış o yazıya dönersek, hatırlıyorum da, hayvanseverler ve onların arkasındaki çevreci derneklerden kınama mesajları gelmişti.
Hatta, adı bende saklı bir Cumhuriyet okuru, beni hayvan faşisti ilan etmiş, gönderdiği e-postada, ¨Sizin yüzünüzden Silivri'de paşalarımız hapis yatıyor!¨ filan gibi bir olmayana ergi metoduyla sonuca ulaşmıştı; bravo!
Şimdi benzer tekdir ve tenkidleri lütfen yazmayın, üzülürüm valla...
Bunun yerine, ¨Vallahi çok haklısın!¨ deyiniz de, bu ısmarlama takdirle 55.doğum günümde, yani 23 Kasım tarihli bu yazımın burada çıktığı bugün azıcık sevineyim...
ZıpZıp, havlama geliyorum...





1 comment:

  1. Mahmut abi Allah Zıp Zıp'a sağlık, sıhhat versin analı babalı büyütsün inşallah. Bölüm başkanımız Nazan hocanın çok sevdiğim bir lafı vardır ve der ki "Çocuklar benim yaşadığım tecrübeleri sizin bir daha yaşamanız gerekmiyor,hazır ben yaşamışken bundan ders çıkarın,sinirinizi bozmayın ve enerjizi boşuna harcamayın". Vakti zamanında üniversite yıllarımda aile fertlerinin hepsinin (annem hariç o köpekten korkar) biz bakarız demeleri sonucunda daha iki aylıkken almış olduğumuz Belçika Kurt'u ve Doberman Kırması sert mizaçlı sevgili köpeğimizin "Alex" in ihalesi çok geçmeden bana kalmıştı. Geçen yıl size köpek hayırlamasına geldiğimizde bu tecrübemi sizinle paylaşmak istemiştim. Basri abim "hayvanbakar" olmak yerine "hayvansever" olmak daha çok hoşuma gidiyor şiddetle tavsiye ederim..

    ReplyDelete