Thursday, 28 November 2013

¨Şimdi olmaz, sonra!¨


Bir ailede, tömtöm olup yıllanmış bir evliliğin saadet dolu günleri ¨Şimdi olmaz, sonra!¨ sözüyle geçer.
Bu lakırdı, aile hayatında, bilhassa kocalar için çok etkilidir.
İtalyan Sirki'ndeki aslan terbiyecisinin kırbacı gibidir; alimallah bir şakladı mı, pusup kalırsın...
Bu üç kelime, âdeta, Açıl Susam Açıl sihiri gibi Kırk Haramilerin her kapısını açar, sonra kapar.
¨Şimdi olmaz, sonra¨yı, ziyadesiyle, evin çocukları için kullanırız.
Mesela, biz, sekiz yaşını idrak etmeye başlamış Ali Nâzım oğlumuz son zamanlarda merak saldığı süngerden mermi atan Nerf-Gun tabanca ve tüfeklerini satın almak istediği vakit ona böyle söyleriz:
¨Şimdi olmaz, sonra!¨
Sonrası ne zamandır, bunun aslında hiç önemi yoktur.
Mühim olan ısrarı, beklentiyi, talebi erteleyip ötelemektir.
Sanmayınız ki sadece evin çocuklarına bu lafı ederiz, anne ve babalar, yani karı ve kocalar da birbirlerine bu ihtarı çeker.
Lakin, genellikle evin hanımlarının, ısırma hırsı içinde gelişmiş çene kaslarıyla çiğneye çiğneye bitiremedikleri sakızdan bir sözdür; hatta bu kelimeler tamamen onlara aittir.
Bu sesleniş denilebilir ki bütünüyle kadınların hakkıdır.
Mesela, buradaki adıyla Fatoş, ¨Darling darling, kapının kilidi tutukluk yapıyor, hâlen tamir etmedin!¨ dediği zaman, Basri'nin ¨Şimdi olmaz, sonra!¨ diyecek tâkatı bulunmaz, nefesi kesilir; haddine mi düşmüştür!
Yüzbaşı çadırından çağrılmış emirberi gibi bir selam çakmadığı kalır, emredersin sultanım diye yel yepelek koşturur.
Bu arada, Fatoş'un darling darling [ Sevgilim, sevgilim...] diye double-çifte tekrarı eskiden kalan bir alışkanlıktır; bana kalırsa, bunca yılın ardından, mandolinde penayla trimola yapar gibi üç kez söylenmelidir.
Mesela, Fatoş-Sinem ¨Darliiiing, postaya verilecek dosya var!¨ dedi mi, aslında onu daha gün sektirmeden pullamış olmama karşın yaptığım işten önce kuşkuya düşer, hay Allah ya unuttuysam diye ter döker, sonra telaş ve paniği atlatıp uygun cevabı veririm; lakin asla, ¨Şimdi olmaz, sonra!¨ diyemem.
Alınız, mesela, bu sayfaların yer aldığı blog fikrini bana söylediği vakit, ¨Şimdi olmaz, sonra!¨diyemedim, derhal yazı başına geçtim. Zaten benden kim yazı istese iki dakikada hazırdır. 
Yazı hamburgercisi gibiyim...
Ben, diyelim ki, evimizin üst kattaki çalışma odamda kitap okuyor, mevzuya iyice dalmış bulunuyorum.
Alt katta, istatistik hesaplarıyla memleketin iktisadiyâtına ait değerlendirmeler yapan Sinem, beni bir şey için çağırdı mı, şuracıktaki resimde görüldüğü üzere, ¨Not now! I'm reading!¨ demeyi bir yana bırakın, bir solukta aşağıya koşuveririm. Merdivenlerden yuvarlanmadan indiğime sonrasında şükrediyorum.
                                                                                 

Amelmande, romatizması tutmuş hizmetkârla işleri yürümeyen eski zaman konaklarına evimiz benzemesin diye battal, hantal, lagar, XXL ölçü adam olmamaya hazırım.
Oysa ne güzeldir, siz kitap okurken şair Edip Cansever'in seslediğince, Çağrılmayan Yakup olsanız!
Kimse sizi çağırmasa, elleşmese, dokunmasa...
Siz, elinizdeki romanın içinde kaybolup gitseniz...
Lakin çağırmasalar da siz kitap okuyan hassas insanlar, çevrenizde dönüp yuvarlanan hayatın kımıltılarına uzak kalmayı, duyarsız olmayı, ilgisiz görünmeyi kendinize yediremezsiniz; bilmez miyim?
İşte, bu sayfanın ortasına yerleşmiş Pin-Up diye adlandırılan, poster kızı çiziminin bir vakitler Amerika'da moda olduğu zamanlara ait resimdeki burnundan kıl aldırmaz Pakize tarzında, ¨Şimdi olmaz, sonra!¨demek lazımdır.
Şimdi olmaz, kitap okuyorum...
Siz şimdi merak ediyorsunuzdur!
Şenol ailesinin annesi, hanımı Fatoş'un ne zaman ve hangi durumlarda ¨Şimdi olmaz, sonra!¨ demiş olabileceğine dair merak tilkileriniz kümes etrafında dolaşmaya başladı, değil mi?
Mizahı severim, lakin nükteperdâzlığın bir haddi vardır, yahu; o kadar da değil...


No comments:

Post a Comment