Monday, 18 November 2013

Ayrı telden...

Benim sevgili kocacığım, 16 yıldır yaptığı gibi, inceden inceden beni (ve muhtemelen tüm kadınları) şikayet ede dursun, benim bu blog sayfalarını ve sizin ekranlarınızı işgal etme amacım farklı. Ondan çok ayrı telden çalacağım ben bu ik yazımda yani...

80'lerin gençliğindenim ben. 80 öncesi çocukluk yıllarımı hayal meyal hatırlarım. Basri'nin duvarlara "Kahrolsun Emperyalizm!" yazdığı yıllardan benim hafızamda sadece Bursa'nın Tophane mahallesinde elinde silahla koşan gençler kaldı. 12 Eylül darbesi ve darbe sonrası anayasası "bu ülkeyi anarşiden kurtardı" diye onu alkışlarla karşılayan bir çevrede büyüdüm, en azından öyle hatırlıyorum. Ardından da 80 sonrasının, suya sabuna dokunmayan apolitik kuşağına katılmış oldum.

90'larda da Özal gençliğine yakışır bir şekilde "kariyer" peşinde koşmaya başladım. Kendimce pek aktiftim öğrencilik yıllarımda, ama benimki mezun olurken CV'ne yazıp o büyük uluslararası şirketlerden birine kapağı atmana yarayacak cinsten, İşletme Kulubü başkanlığı, Gazatecilik Kulubünde işadamları ve politikacılarla röportaj filan cinsinden "aktiviteler"di.

Durup düşünmek, düşündüklerini paylaşmak için vakit ve bunlara gerek de yoktu. O dönemde ailemde 5 vakit ibadetini yapmak isteyip de yapamayan, okula gitmek isteyip de okuyamayan olmadığı için "seküler azınlık dindarlara baskı mı yapıyor" diye sormak aklıma bile gelmedi. Evimizde babaannemin, amcamla ve yengemle Türkçe'den başka bir dilde konuştuklarını görmeme, bir çoğu sarışın ve renki gözlü akrabalarımın hiç de ortalama Türk insanına benzemediğini farketmeme rağmen, ilkokulda andımızı söyletmek için arkadaşlarımın karşısına çıkarken, bunun Kürt arkadaşlarımı rahatsız edebileceği hiç aklıma gelmedi. Eh, ne de olsa ben Boşnak olarak mutluydum Türk olmaktan...

Bundan tam 17 yıl önce de sevgili eşimle tanışınca bir aileye çok okuyan bir kişi yeter diye ben onun hayallerinin yolunu açma rolünü tercih ettim. Böyle yol açma filan derken  elinde süpürge, ütü filan olan tipik Türk ev hanımı tiplemesi gelmesin akıllara. Kocam haklı! Evimize sık sık gelen misafirlere yemek yapmak dışında ev işleri ile pek aram yoktur. Benim yol açma yöntemim olayın maddi boyutunda. Özal gençliğine layık "pazarlanabilir" becerilerim ve de hem mezun olduğum Bursa Anadolu Lisesi hem de lise sonrası Kalifornia'da geçirdiğim yıl sayesinde mükemmele yakın ingilizcem olduğu için, Basri kitaplarının ve hayallerinin peşinde koşa dursun, sokaklara düşüp ailenin geçiminin çoğunu kazanmak bana düştü.

Taa ki 30 Mayıs sabahı kahraman Türk Polisi (ya da zabıtası) sabahın beşinde Gezi Parkı'nı korumak isteyen gençlerin çadırlarını ateşe verene kadar. İnsanın elinin altında gezinecek interneti olunca, parkı yıkıp yerine mağazalar ve rezidans yapmak istedikleri binanın İstanbul mimari tarihi açısından hiç de önemi olmadığını, AKP'li eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın muhtemelen bu düşüncesini medyaya açıkça ifade ettiği için görevinden alınmış olduğunu  tahmin etmesi hiç zor değildi.

Özgürlüğü sünni inançların kısıtlanmış haklanının geri kazanılmasından ibaret sananlara, çıkar kaygısı ve iktidar hırsıyla bu ülkeyi her geçen gün daha da kutuplaştıranlara, kendilerine göz göre göre yalan söyleyenlere daha fazla tahammül edemeyenlerin başkaldırısıydı, bence Gezi. Benim açımdan öyleydi.

Bu blog benim için, Gezi'yle başlayan kendi şahsi direnişimin bir uzantısı. Binlerce kilometre uzaktan gaz yemedim, Gezi Parkı çadırlarında yatmadım, polis coplarından nasibimi almadım belki ama  benim de daha aydınlık bir Türkiye için hayallerim, ve söyleyeceklerim var.

Lütfedip ve merak edip Fatoş'la Basri'yi okuyanlar Basri'nin kötümser serzenişleri kadar, benim saflığımı, bazen cahilliğimi, iyimserliğimi ama her zaman içtenliğimi okuyacaklar. Fatoş'la Basri'nin evine hoş geldiniz!





3 comments:

  1. Hımmm ben bu Fatoş'la Basri'yi çok sevdim. Güzel ve sıcacık bir "merhaba" yazısı olmuş. Ben de sayfanıza uğrayayım da sizlerle bir tanışayım dedim...

    Banu

    ReplyDelete
  2. İyi ki geldin, Sevgili Banu. Ben bu blogger işini çözeyim, henüz yapmadıysan sana da güzel şiirlerin için bir blog sayfası açalım.

    ReplyDelete
  3. Tamam Fatoş'cuğum:) Vaktin olursa şayet. Ben sevdim sizin bu blog fikrini. Güzel düşünmüşsünüz.

    ReplyDelete